15 Ağustos 2014 Cuma

Nostaljinin böylesi..

çocukluk zamanlarımıza zaman zaman hangimiz özlem duymuyor ki?
o çocuk yüreklerimizi yeniden verseler bize can atmıyor muyuz hepimiz şu ya da bu şekilde kimi kimi...


çocukken diz kapağı yaralarım hiç geçmezdi yaz mevsiminde...
hep hızlı hareket etme üzerine kurulmuş biylojik saatin..
bir telaş bir telaş..
Tezcan koysa imiş annemle babam adımı
cuk olurmuş..

Yaş bir kaç güne kadar olacak 42...
değişen fazla bir şey yok gibi sanki telaşe durumlarında...
Bir de üzerine loş ışıkta görme yeteneğini iyiden iyiye kaybeden sakat bir göz oldu mu
geçen gün apartmanın bodrumundaki depoya inerken göremediğim iki basamaktan telaşlı telaşlı uçuncaaaaa
ortaya nostaljik bir manzara çıktı....

bayağı da can yakarmış bu diz kapağı yaraları unutmuşum...

neyse ki çeşitli yöntemlerle acil kabuk bağlatmaya çalışarak süreci hızlandırmayı denedim ve bir kuple de işe yaradı doğrusu
an itibari vaziyet bu..

nostaljini de böylesi arhadaşşş yaaa pessss..

ve fakat işin şakası bir yana ciddi tehlike arz eden bir düşüştü bir tarafımı kırmadan atlatmış olmam mucize gibi..
az ağırdan almalı şu hayatı..

du bakalım...

o diil de böyle basit bir yaradan yola çıkarak ne demeye post yazdım ben
di mi?

bir yaracık bin anıya bedelmiş de ondan..
neler neler konuştuk annemle, Defne'ye,  Büü'ye anlattık çocukluğuma dair..
can yaktı birazık ama
nerelere de taşıdııı götürdü beni..

hayat işte...

Hiç yorum yok: