29 Temmuz 2012 Pazar

Girdikçe içine, daldıkça, derinleştikçe Ya da kendine çektikçe Aldığını kendi kılan Orman nasıl ayrılır bir kadından





I


Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle
Söyle
Nedir eldeğmemişlik ve ne zaman biter
Ve neden daha kolay bir fahişeyi şaşırtmak
Yaşlı bir bakireyi hoşnut etmekten
Söyle
Nasıl altedilir eldeğmemişlik
O ulaşılmaz noktada
Yeniden yeniden ürerken

Sen ki övünürsün
Gövden ve sertliğinle
Bir bulutu elegeçirdin mi
Ve gökkuşağını doladın mı beline...
Söyle
Bir kızı nasıl ayırırsın bir anadan
Göğüslerine dokunmadan

Gövdenden kurtulmaktır sevişmek
Düşlerinden sıyrılmak
Yeni bir etle kuşanmak yaşamayı
Ellerini kamaştırır etin
Eğilirsin
Ve bezgin boşalırsın yatağına
Kendine kapalı ırmak

Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle
Usanmadın mı sarılmaktan gölgene
Söyle.









II

Yanılıyorsunuz sayın şair yanılıyorsunuz
Söz konusu kadınlar olduğunda
Diyelim çok seviyorsunuz, seviliyorsunuz
Sevdalısınız hatta
Yine de tanımıyorsunuz sevdalınızı
- Sizin bildiğiniz bir içbaygınlığı
Sevda değil diyebilirim de
Neyse... -
Bilmiyorsunuz çünkü
Nedir ormanla benzeştiren
Ve ayıran bir kadını

Haklısınız
Adımlayıp yıllar yılı bir sokağı
Taşlarını bilmemek olası
Ama bir kadın
Nasıl çağrıştırır sokakları

Yaklaştıkça uzaklaşan
O koku, renk
Ve gökyüzünü yitirmiş gibi
Başdönmesi
Girdikçe içine, daldıkça, derinleştikçe
Ya da kendine çektikçe
Aldığını kendi kılan
Orman nasıl ayrılır bir kadından

Severken öldürmek kuşkusu
Ve anasını kıskanmak tüm dünyadan
Yüreğinize çarpan
Ah bir kadından doğmasaydınız keşke...

Söyleyin nasıl ayırırsınız bir taşı öteki çakıldan




Şiir: Şennur Sezer
Fotoğraflar: Neslihan Karayakaylar Tamyaman

27 Temmuz 2012 Cuma

bir yaz günü bilançosu

Sıcak
hem de çok
ama yine de şikayet etmiyorum..
pek etmem
severim
doğal
yazgüneşiyim

diğer yandan
zor günlerden geçiyor ailem..
hayli zor
sağlıksal..
çaresizlik ne kötü

iş yoğun
her yaz
herkes yatarken boş boş bu kurumda
benim neden işlerim azar da azar hep merak edegelmişimdir

sağlam kitlendim diyet moduna nihayet
10 kilo fazla yapmıştım kendime nur topu gibi
4 gitti kaldı 6
devam hedefe varana değin

alıntılarını paylaşmak istediğim 10-15 belki daha fazla kıitap birikti elimde
ama üşeniyorum oturup yazmaya
tembel teneke oldum iyice

kızımı özlemek konusuna değinmiyorum bile
hiç hem de
zira ne vakit değinsem sulu sulu bitiyor sonu..

7 Ağustosta geliyor kızım
dört göz beklemekteyim
ve benim de iznimin son yarısı başlamış olacak
feciiiii halde denize gidesim var kızımı kaptığım gibi
ama
sağlık durumlarına göre bir yol çizeceğiz bakalım
neyse iyilik sağlık olsun da
deniz olmasın varsın..

hiç değmedi değil ya ayaklarım bu sene tuzlu suya..









20 Temmuz 2012 Cuma

ÖZLEDİĞİM ŞİMDİ ÇOK UZAKLARDA...

--EN ÖZLENESİME--
 
 
 
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen--oruç aruoba
 
 

19 Temmuz 2012 Perşembe

Tutunabildim mi Tutunamadım mı Sorunsalı....

İlk gençlik yıllarımda okudumdu..
İz bırakmamıştı diyemem..zira iz bırakmaması imkansız zaten..
Ama o vakitler çok da anlamamıştım neden bunca önemli bir eser sayıldığını.. 18 - 19 falandım sanırım.. bilemediniz 20..
O yaşlarda "tutunamamak" nedir pek bilemiyor insan...
Kırklarında okumalı bu kitabı demişti birisi elimde gördüğünde.. Kimdi? anımsamıyorum, oysa böyle konularda çok güvendiğim bir hafızam vardır. öğretmenlerimden birisi olsa gerek.. yetişkin olmalı Kırklarını yaşamış biri..
evet evet öğretmendi kesin..
her neyse..
hep derdim kırkımda yeniden okuyacağım..
Bekleyemedim
dedim ki bir seneden bir şey olmaz 39 umda yeniden okudum..
ve o kişini neden "kırklarında okunmalı" dediğini çok iyi anladım..
haklıydı..
kesinlikle haklıydı...

şimdilerde sık sık düşündüğüm oluyor...

"Tutunamayanlar Ansiklopedisi"ne bir isim daha eklenebilir mi diye?

Neslihan Karayakaylar Tamyaman


tutunabildim mi hayata ben?
tutunamayan mıyım yoksa..
öyle sık tutunamayan hissettiğim oldu ki..
ama hep tutundum galiba


"Zaman, baş döndürücü bir hızla geçiyor. Ayakta durmasını bilmeyenleri yıkıyordu. Onlar, bir bakıma birbirlerine tutunduklarından, düşmediler"  sayfa 331

ben de Anneme, Babama, Ablama, birkaç gerçek dostuma ve Büü ve en çok da Defne'ye tutundum, tutunabildim sanırım.. bu yaşa gelebildiğime göre..
"tutunamayanlar" arasına almazlardı beni... almazlar yani...
arada tutunduğumu sandığım başkaları da oldu olmadı değil ya
o tutundum
ya da beni tuttu zannettiklerim
öyle olmadık zamanlarda
öyle olmadık biçimde itip popo üstü oturtuverdiler ki beni yere..
Neyse yolları açık olsun yine de...


" Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric. Neden beni uyarmadın?
- Buna hakkım yoktu efendimiz. Öyle güzel gürlüyordunuz ki. Size kapılmamaya imkan yoktu. Çevrenizdeki bütün sahtelikleri öyle güzel aydınlatıyordunuz ki. Bir daha göremeyecekler sizin gibi bir devi efendimiz.
- Onların küçük yaşantılarının içinde bende küçülmedim mi Olric? Ucuzluk bana da bulaşmadı mı?
- Hayır, efendimiz. Öyle içten yaşadınız ki. Bu kısa süren aydınlıktan yararlanamayacaklar ne yazık ki. Acıtmayan karanlıklarına dönecekler. Onların, hissedemedikleri acılarını da siz içinizde taşıyacaksınız. Güzel bir rüyadan uyanmanın tatlı şaşkınlığını yaşayacaklar bir süre. Sonra unutacaklar. Unuttukları için de unutulacaklardır. Kendi güzelliklerini de -eğer güzellik varsa- unutacaklardır. Yalnız sizin içinizde yaşayacaklardır: bunu bilmedikleri için de, yaşadıklarını da bilmeyeceklerdir. Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için, sizin yokluğunuza alışacaklardır.
- Anlıyorum Olric. Neden daha önce söylemedin bana?
- O zaman yaşayamazdınız. Siz her şeyi yaşamalısınız efendimiz. Bütün güzellikleri görmelisiniz. İçinde en küçük güzellik olan bir şeyi bile tanımalısınız. Siz ne yaparsanız olur, efendimiz.
- Beni şımartıyorsun Olric.
- Zarar yok efendimiz: çünkü artık sizi kimse şımartmayacak.
- Beni korkutuyorsun Olric.
- Siz istemeyeceksiniz efendimiz. Güzellikleri kendiniz bulup çıkaracaksınız artık.
...
- Her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirganlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa, yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? Yaşarsak göreceğiz Olric. Yaşamaktan korkmazsak göreceğiz. Ve bu dünyaya göstereceğiz. Onlar görmese de göstereceğiz. Gösterdiğimizi bileceğiz. Gitmeliyim Olric, hemen işe girişmeliyim."  sayfa 349-350-351





Ben bilemiyorum hala..
hiç bilemiyorum
Yaş handiyse kırk ama
nck
hala bilemiyorum
Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı.....?
bilmiyorum..

ve bazı zamanlar
-tıpkı turgut özben gibi-
hakikaten nefes alamıyorum...


"‎-Nefes alamıyorum Olric.
Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum...
Ah Olric, ölemiyorum bile!"






Tutunabildim mi?
Tutunamadım mı....?
bilmiyorum
bildiğimse zaman zaman gerçekten de yok yere kendimi azalttığım tıpkı Selim Işık  gibi...

"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım." sayfa 598

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman

ve bu roman
bu şarkıyla daha özel sanki......

18 Temmuz 2012 Çarşamba

her aşk tam oturmaz bizim üstümüze bayım....




Biz tıkır tıkır sesini kendimize ninni bildiğimiz dikiş makineleriyle annelerimizin özene bezene diktiği giysilerle geçirdik çocukluk ve genç kızlığımızı bayım...
Bundandır fabrikasyon üretimlerin eğreti durması üzerimizde 
ve bundandır fabrikasyon aşklara eyvallah diyemeyişimiz belki de...



fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / haziran 2012- eskişehir

KIZIMA......


 
 
 
 
Ben yaşamaya gelmedim dedim
Öyle bir bakıyorum hayata
Seni tanımadan öncelerde
Rest çekmiştim sevdaya

Nasıl olcek bu işler dedim
Kurt kuzuyla yanyana
Bir de aşk olmaz dedim
Ama sen çıkıverdin karşıma

Dünyaya seni bulmaya geldim
Bu dünyaya senin olmaya geldim

Bu dünyaya aşkı bulmaya geldim
Bu dünyaya senin olmaya geldim

Çayımın şekeri gitarımın teli
Yazımın sıcağı kışımın ocağı
Denizimin sesi melodimin esi
Herşeyimsin sen

Ana baba bacı acımın ilacı
Evimin huzuru aşkımın muzuru
Bilgimin kusuru sular gibi duru
Herşeyimsin sen

Bu dünyaya seni bulmaya geldim
Bu dünyaya senin olmaya geldim
Bu dünyaya aşkı bulmaya geldim
Bu dünyaya senin olmaya geldim




17 Temmuz 2012 Salı

Nerden Başlasam Nasıl Anlatsam.....



Bodrum senede en az bir kez mümkünse çok daha fazla kez gidilmesi gereken bir yerdir benim için..
ve -dilerim- çok da uzun olmayan bir gelecekte yaşamayı planladığım yer...

Bu sene benim de bunca yıldır hiç bilmediğim bir saklıköy olduğunu öğrenmiştim Bodrum'da
o eski köyü restore eden hanım olan Siren Çalık'tan; ünlü heykeltraş Sadi Çalık'ın kızı pek hoş bir hanım
onun tavsiyesi ile sıcak demedik çatır güneş demedik gittik
"Karakaya Köy"üne..
gerçekten saklı
dağın tepesinde virajlı bir yoldan gidiliyor ve son dönemeci dönene değin ölse burada köy olamaz diyor insan ve dönemeci bir dönüyorsunuz
tatatatatmmmmmm


taş evlerden oluşan dağın girinti çıkıntılarına usulca gizlenmiş bir köyle burun buruna geliveriyorsunuz...
hala restore edilmeyen evler var


portre çalışmak için nefis bir köşe
biz öğlenin çatır sıcağında gittiğimizden ve güneş tam tepeden canımıza okumakta olduğundan ışık adına çok başarılı kareler elde edemedim
ama bu şartlara rağmen bana sabırla gık demeden modellik yapan bir ablam olunca
işte çıktı bir şeyler









kızım yalnız poz vermeyi reddetti ama oğluşum verdi



kızımda oğluşa uydu beraberken
anı fotoğrafı çekebildim ikisini en azından :),,
3 üne de yeniden bana sabrettikleri için kocaman bir alkış ve teşekkür gelsin benden. ;)

eski yıllara kıyasla olan değişiklik bu yeni keşif :)
onun dışında ben Bodruma dair neyi ne kadar anlatsam..
önyargıdan arındırılmış anlatma ihtimalim yok pek..

buna sebep çok da uzun cümleler kurmak yerine sözü görsele bıraksam daha iyi belki:



















işte böyle bir molaydı..

iyi geldi mi?

iyi de laf mı
muhteşem geldi.... muhhhhttttteeeşşşşşemmmmm..

ne diyor MFÖ
"nerden başlasam nasıl anlatsam....."
"Bodrum Bodrum..
bütün isteğim Buydu....

16 Temmuz 2012 Pazartesi

kayıp zamanın izinde bir kadın....

"deniz görntüsüyle dalga seslerinin güzelliğinden emin olamayan insanlar da, ancak bu zevkleri tatmalarına imkan veren otel odasına günde yüz frank ödedikleri zaman deniz ve dalgaların güzel olduğuna ve menfaatten uzak zevklerinin üstünlüğüne inanırlar"

demiş
Proust-- kayıp zamanın izinde serisinin swann'ları tarafı cildinde..

ne güzel demiş
şükür ki kayıp zamanın izini sürerken Bodrum'da
Proust'un söz ettiği o tiplerden değildim..
hiç olmamıştım
ve asla olmayacağım zaten :)....

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman (i-phone)

15 Temmuz 2012 Pazar

ayrılıklar hep hüzün kokar.. bu defaki yavrum kokuyor...



ne zamandır yazamadım
çünkü tatildeydim
Bodrumda...
beni biraz okumuş olan bilir ki benim için Bodrum başkadır
dünya bir yana Bodrum bir yanadır
bu çok nettir:)

hep depresif ve hüzün dolu olur Ankaraya dönüşlerim
ama bu defaki
en beteri
neden mi?
Defne'yi bırakıp da geldim çünkü..
kızımdan en uzun süreli ayrılığım 10 günlüğüne İspanyaya gittiğimiz zamandı
bu defaki 3 hafta sürecek koca koca 3 hafta...
offf ne uzun....

daha bu sabah ayrıldık
teyzesinin karşısındaki bahçeye yavrulayan anne kedinin yavrularından birisini sıkıca kucaklamış olarak baktı arkamdan havaalanına gitmek için Nagihanın arabasına bindiğimizde...
anneannesi teyzesi eniştesi ve çoook sevgili kuzeni ile beraber ve çooooook emin ellerde ve çoooook mutlu olduğu bir yerde biliyorum
ve biz çok şanslıyız çoklarına bakarak
ve sanırım
ondan çok bana zor bu ayrılık











alışmalısın
diyor herkes
haklılar biliyorum...
ama bunu söyleyenler taşımadı ki onu 9 ay karnında 7 yıl koynunda.... her an kokusunu burnunda...
nerden bilecekler ki........
o üzüm gözlerle göz göze gelmeden kocaman 3 haftada neler geçeceğini  aklımdan
nerden bilecekler ki....

biliyorum bir gün böylece yürüyüp gidecek...
ama bu
arkasından için için gözyaşı dökmeyeceğim anlamına gelmeyecek o da net..

yaa tamam of
anneyim ben yahu.. gelmeyin üstüme

2012 yazı bodrum ayağı postu da geliyor yakında
neşelisinden
bol fotoğraflısından...



dipteki not: fotoğraflar: neslihan karayakaylar tamyaman