28 Kasım 2012 Çarşamba

Sokakları denize çıkan kente göçen kadının sayıklamaları.. 2

IMG_8979

Bazen ne düşünüyorum biliyor musun?
Seninle şöyle hangi yoluna saparsan sap sokakları dönüp dolaşıp denize çıkan kasabalar vardır hani... Ama kasaba diyorum, karnı denizle yarılmış kocaman kentler değil söz ettiğim; kasaba bir tane.. Onlardan birinde yaşıyor olsaydık...
Bir geçmişimiz ya da herhangi bir gelecek hayalimiz olmasaydı mesela..
Ânı.. hemen içinde yaşamakta olduğumuz o ânı yani şu ânı yaşıyor olsaydık...
Beraber...
Tuhaf; geçmişe bakıverdim ve farkettim ki benim hiç seninle beraber yaşadığımı hayal ettiğim olmamış...
"Nasıl olurdu ki?"
diye şimdi düşünmenin bir faydası yok artık bana...
Geçmişte de olmazdı zaten ya... neyse...
Ama yine de -hem de bunca yıl sonra- öyle birdenbire gelivermesi aklıma neye dalalet bilmiyorum... Sıradan insan olmaya özlem belki..
Evet.. sıradışıyım ben.. ukalalık değil bu sanılanın aksine. Sıradan insanlar mutlu.. sıradışı olanlar, didikleyenler hayatı.. Seni ben hep sıradışı zannederdim biliyor musun? Sıradışı mısın?
Bilmem...
Merak da ediyor değilim artık..

Saptım konudan iyice yine.. Kafam çok dağınık bu aralar nedense..

Ne diyordum..
Sokakları denize çıkan bir kıyı kasabasında geçmişsiz geleceksiz bir yaşam... Beraber...
Mutlu eder miydi bizi?
Kimbilir...?
Ufak bir ev.. Bir oda bir sofa bir mutfak
Canımız yemek yapmakla uğraşmak istememiş de makarna suyu koyuvermişsin ocağa sen ben ortalığı süpürürken... Sonra fiyonk makarnaları salmışım ben su kaynayınca içine... Bu arada kapının önüne çıkmışsın, bahçe duvarının kenarında kendiliğinden bitiveren reyhanlardan toplamaya.. Ben yan bahçeden komşunun toplayıp verdiği domateslerin kabuklarını soyup kıyarken ince ince, sudan geçirmişsin sen topladığın reyhanları.. Haşlanan makarnayı kevgire alıp domateslerle, ince ince elimle kopardığım reyhanları tereyağında öldürmüşüm de hafiften, mis gibi kokutmuşum tek göz odamızla sofamızı mutfaktan süzülen rayiha ile...
Ekleyip fiyonk makarnayı sosa, iki tıkırdatıp servis yapmışım tabaklara... Yemişiz yanında torba yoğurduyla..

Sonra el ele tutuşup çıkmışız sokağa... Hangi sokak olduğunu umursamamışız bile
zira
her sokağı denize çıkan sakin bir kasabada yaşarmışız meğer
beraber
geçmişi düşünmeden geleceğe aldırış etmeden...

İnanması zor gelse de var böyle hayatlar adam..
Var inan..
Mutlu eder -edebilir- miydi bizi?
Kimbilir...
Bir önemi de yok aslına
ve
şimdiden sonra kimse de bilmesin zaten....

hadi adam..
yazarım yine
sen
kal sağlıcakla...

Hiç yorum yok: