9 Temmuz 2011 Cumartesi

Kusma Kulübü - Mehmet Eroğlu

"Hayat mutlu olmak içinmiş! Benimki mutsuzluğuma alışmaktan ibaret. Eğer hayat ölümümüze doğru akan, uzunluğu belirsiz bir ırmaksa, bana ait olana hiç bir kolun bağlanmadığını da söylemeliyim: Dar kanyonların arasına sıkışmış, coşkusuz ve yatağını derinleştiremeyen cılız bir akıntı benimki." (s. 1)

"Biz, birbirimizin hayatının aşkı değil, sabit fikriydik." (s. 3)

" ...kendimi yamayamadım; hâlâ delik deşiğim, bu yüzden hayatımı biriktiremedim. Biriktirmek derken, yaşarken kullanabileceğim şeylerden söz ediyorum.: Direnç, irade ve gelecek sağlamaktan çok hayatta kalmamı sağlayacak- küçük, küçücük başarılar.

Peki, neden ölmüyorum? Neden şu hayat dediğimiz ateşini yitirmiş magma, safra gibi deliklerimden akıp gitmiyor? Yakınmamalıyım; çünkü cevabı biliyorum: Tanrı'nın biçtiği küçük role razı oldum. her uzun yolculuğun bir anında inanmasak da, kulu olmasak da Tanrı'yla karşılaşırmışız. Ben karşılaşmadım: Belki bir hayat edinemediğimden, belki de peşim sıra sürüklediğim şeyin Tanrı'nın ilgisini çekecek kadar parıltılı olmamasından. Benimki şekilsiz, amaçsız ve yönsüz; hiçlik dolu bir safsata.

Bir neden daha: Ölmüyorum, çünkü tembelim... Ölmek bile çaba gerektirmez mi? Belki de isteyip istemediğimi pek düşünmeden, yaşamak dediğimiz o anlamsız düşüşe alıştım ve edindiğim bu alışkanlıktan vazgeçemiyorum. Aslında komik! çabucak tiryakisi olduğumuz, Sisyphos* gibi ite kaka  bir tepeye çıkarmaya çalıştığımız 'hayat', benim için art arda sıralanan reddedilişlerden ibaret oysa..." (s. 3)

* Tepeye kadar ittiği kaya her seferinde yamaçtan aşağıya geri yuvarlanan miyoloji kahramanı

"Her insan -sevsin sevmesin- ölümünden az önce yeniden annesinin çocuğu olmak ister." (s. 5)

"Çoğumuzun bu gezegenin üstündeki durumu sadece bir kalma, tutunma sorunuymuş; 'Varkalış' yani, ... ve bazılarımız ideallerle yetinirlermiş; bir hayal edinemediklerinden..." (s. 10)

"Kusun...
En iyisi kusmaktır, her şeyi temizler" (s. 11)

"Ah, gerçek bir yetişkin olabilsem! Çocukluğu ve gençliğiyle tüm bağlarını koparmış, borçlu olduğu, özleyeceği her şeyi tüketip bitirmiş birisi olarak yaşama tam şu andan tekrar başlayabilsem. Ama boşuna; çoğumuz, umutsuzca ülkesine geri dönmeye çalışan, geleceği aslında geçmişi olan zavallı Odyysseus'a * benzeriz. Her geri dönüş hikâyesi, gelecek olarak geçmişimizi seçmektir aslında. Yine de geçmişin bu denli belirleyici olması saçmalık değil de ne?Yemyeşil, gür bir ormanın çorak bir yamaçta büyümesi mümkünse, geçmişi olmayan bir gelecek edinmek de neden mümkün olmasın?" (s. 21)

* Homeros'un Odysseia destanını kahramanı

"Yaşlılık dediğimiz bedenin paslı ihaneti." (s. 25)

"... kalıcı dostlukların gıdası alışkanlıklardır." (s. 29)

"...sevince aptalların hayal gücü genişler." ( s. 34)

"Düş! Zihnimizin o kontrol edilemez akışkan durumu. Düş kurmak saf bir mutluluk özlemimi mi, yoksa mutsuzluğumuzun bir sonucu mu?
... mutluluk zararlı; uyuşturucu gibi alışkanlık yapıyor." (s. 37)

"... bir sanatçıyla bir kadın birbirlerini değerlendirirlerken asla aynı cömertlişkle davranmıyorlar. ... Sanatçı , sevgilisini, güzelliklerin imbiğinden süzdüğü yaratıcılığının parıltısıyla coşmuş bir hayal gücüyle değerlendirirken, kadın, sanatçıya kısıtlı deneyimleriyle, ahlâkî ve toplumsal dayatmaların baskısıyla bakar." (s. 50)

"Ahlâka göre mi yaşamak, yaşamımıza göre yeni bir ahlâk mı edinmek?... İşte bütün mesele bu. Ahlâkımızı geliştirmeliydik, geliştiremedik oysa. Aksine budayıp güdükleştirdik: Evlilik ya da sadakatle sınırlanmış bir ahlâk, eninde sonunda iktidarsızlığa dönüşmeye mahkûmdur. iyilik, kötülük ve cezalar... İşte, ahlâk dediğimiz bu; türümüzün devamını tehlikeye sokar böylesi bir ahlâk..." (s. 50)


"Bir gün dediğimizde, hiçbir gün, asla demek isteriz aslında... Bir gün eşittir bin gün, beş bin gün. On beş bin gün.." (s. 51)

"Aşk, günahkâlığın bağrında boy atar, zinayla gelişip büyür, ihanetle de olgunlaşır. Şehvetse yaratıcılığın mahmuzudur; şehveti olmayan bir yazar hiçtir..." (s. 51)

"Kimlerdir yazarlar? Bizim için duyarlılık satın alan, söyleyemediklerimizi söyleyen; bizler adına insan ruhunda uzun yolculuklara çıkarak keşiflerde bulunanlar mı? Yoksa, basit, sıradan beğeni dilencileri mi?" S. 61)

"Gerçeğe ulaşmak için kendimizi kuşku fırınında pişirmeli,sonra da ruhumuzun iskelesinden denizlere uğurlayabilmeliyiz." (s. 62)

"tek tek bir sürü doğru söylüyordu ama hepsi bir büyük doğru yapıyor muudu?" (s. 62)

"Kusmak, zararlı şeylerin vücuda girmesini önleyen bir rerfleks olayıdır.
Korunma
bir tür arınma..." (s. 66)

"Tehlike çamur gibidir. Ne kadar sakınırsan sakın bir parçası üstüne sıçrar" (s. 72)

"Ölüm böyle bir şey miydi? Gizli, sessiz ve ebedi düşmanı hayatla iç içe." (s. 78)

"Budalalarla bozuk saatler birbirlerine benzerler. Doğruyu bulmaları sadece bir rastlantıdır."  (s. 78)

"Eğer kararsızsan, kararsızlığını sihirbazların parlak kumaşı, uykuyla ört. Uyku üstünü örttüğünü değiştirir; başka biri olarak uyanırsın." (s. 79)

"Ketumluk zenginliktir. İçinizden bir şey eksilmez." (s. 135)

"Dostluk bir tür hamallıktır; ötekinin taşıyamadığı acılarını yüklenmek..." ( s. 158)

"Bazen birisini o kadar çok severiz ki, kendimizi sevmeyi unuturuz..." (s. 158)

"Son yok, sonsuz acı var... İnsanlar anıt mezarlarda ölmüyor, anıt mezarlara gömülüyorlar... Bütün mezaerların -anıtmezar ya da basit çukur- altı topraktır." (s. 172)

"Kimsenin sadece kendine ait bir hayatı yoktur. Vicdansızlar, var sananlardır. Vicdanı olanlarsa, adaleti tutkularının Tanrı'sı yapanlardır." (s. 176)

"umudun iki güzel kızı vardır:öfke ve cesaret.öfke olanlara dayanabilmek,cesaretse değiştirebilmek için..." (s. 184)

"Acı çekmemenin en kestirme yolu, cehennem, kabullenmek" (s. 193)

"İnsan her şeye alışıyordu, kendi ölümüne bile." (s. 245)

"Başına gelecek olan her şeyi kabullenecek...
Bir kadın için aşık olmak bu değil miydi?" (s. 246)

"'Evlenmek için burjuva hukukuna, yasalarına neden ihtiyacımız olsun? Evlilik, özetle şahitler önünde verilen bir sözden öte nedir ki? Bir kadınla bir erkek birbirlerine karşı şiddetli bir tutku duyuyorlarsa doğa gereği birbirlerinindirler ve insanların yasaları ne derse desin, tanrısal yasa gerekince birbirlerine aittirler.
Schopenhauer'in Chamfort'tan  yaptığı alıntılar..." (s. 247)

"'Kadınların neden seni sevdiklerini anlamaya çalışıyorum, belki işime yarar' dedim.
Elini kadınların beni neden sevmediklerinibiliyormuş gibi omuzuma koydu. Keyfini kaçırmıştım. 'Ah şu kadınlar! Gençken bizi olgunlaştırmalarını, yaşlandığımızdaysa bizi gençleştirmelerini umduğumuz sihirbazlar...'
'Bak varlık bilinci edinmekle, acı çekmek arasında güçlü bir bağ var; bütün bildiğim bu.'
Acı çekersen kadınlar seni severler... Söylemek istediği buydu. 'Anladım' dedim. 'Sen büyük hamalsın, kadınların payına düşeni de çekiyorsun. Bu yüzden seviyorlar seni'" (s. 251)

"Akıl direnmiyor, sıkışınca mantığa sığınıp vazgeçiyordu. Direnen başka bir şey bulmak gerekiyordu; inatçı, acıya ve cefaya dayanabilen bir şey. Aklın öncü olamayacağını öğrenmiştim; çünkü öfkesş kısa solukluydu." (s. 259)

"Ne yazık ki bizi insan katına yükseltecek merdivenin basamakları acıyla döşelidir çoğu zaman" (s. 303)

"Genellikle hayal gücü geniş olanlar ölümden korkarlar" (s. 304)

"'55 yaşındayım ve ölüyorum. Oysa Tanrı, 40′ında ölen babamdan da en az 30 yıl borçluydu bana' dedi, sonra kaderci bir tavırla omuzlarını silkti. 'Hayat dediğimiz aslında bir bekleyiş. Benimki umduğum kadar uzun sürmedi hepsi bu. Bu kadar basit her şey'. Olacaklara razıydı: 'Biliyor musun, Tanrılık acımasızlık gerektiriyor. Belki de Tanrı sandığımızın aksine bahtsızdır...'" (s. 339 - 340)

"Seçecek olursan geçmişi seç. Çünkü geleceğin en parlak olanının bile sonu ölümdür. Hayat hayırsız bir sevgili gibi, onu en çok istediği bir andan terk eder insanı..." (s. 340)

"İnsanların, bir türdeşi toprağın altına çürümeye bırakılır bırakılmaz yemek yiyebilmesi şaşırtıcıydı." (s. 342)




6 yorum:

deeptone dedi ki...

bu fotoları çekenler kimler. arkadaşların mı.

mehmet eroğlu. mükemmel yazıyor. hatta insanı dehşete düşürüyor. imza gününde biraz konuştum. bütün kitaplarını oku bak. tüyler ürpertici etkili. ama bu kitabı okumadım henüz.

Parpali dedi ki...

Kitap daha da okunulası bir hâl almış sanki ellerinde :) Adı, en yakın zamanda okunacaklar arasında. ;)

nil dedi ki...

"İnsan her şeye alışıyordu, kendi ölümüne bile." çok vurucu bu...bunu da okuyayım diyeceğm ya dilim varmıyor artık liste uzadıkça uzadı, bende tık yok :)

ve amelie'nin fotoğraflar müthiş, her zamanki gibi :)

beenmaya dedi ki...

"belleğin kış uykusu" olsun bundan sonra okuyacağın kitabı derim ben :)))

Yazgüneşi dedi ki...

@deep bu fotoğrafın kurgusu tamemen bana ait, çeken ise kızım , henüz 6 yaşında ama o nefis bir fotoğrafçı olacak...
kusma kulübünü mutlaka okumalısın
"roman okurken dehşete kapılmak nedir"i tanımlayabilir handiyse

@parpali, e şimdi ben nasıl kocaman kucaklamam ki seni?

@poyraz, hani bilinmez o kadın belki gudubet bir şey:) yüzü gözü belli değil ki :)
şaka bir yana
iltifat olarak alıyorum ve teşekkür ediyorum :)

@canım Nil'im, bu kız fena geçti şimdiden kulağı, sonu nereye varacak meraktayım... oku diyeceğim ama önce "düş kırgınları" neeet....

@beenmayam anlaşıldı ;) bir sonraki eroğlu hedefi belirlenmiştir... teşekkürler :)

Unknown dedi ki...

yarım kalan yürüyüş..mutlaka oku..mehmet eroğlundan başyapıt