3 Ağustos 2010 Salı

Seni seviyorum Adam

Seni seviyorum Adam
Aksi elimde değil...
VAZGEÇ / İMKÂNSIZ / OLMAZ
sözcükleri yankı yapıyor kafamın içinde lâkin sol yanım umursuyor mu sanki?....
Vız gelip tırıs gidiyor yüreğime kafatasımın iç duvarlarına çarpa çarpa yankılanıp duran sözcükler...

Daha önceki aşklarım aşk değil miydi

yoksa ben çok uzun zamandır mı unutmuşum aşkı
Bu kadar acıtıyor muydu insanın canını be adam?
Hani öyle mecazî falan değil, ciddi ciddi canım yanıyor
Hani tam göğsümün ortasında saplı bir bıçak var sanki
senden haber alamadığımda
ya da umduğumun tersi bir tepki verdiğinde herhangi bir şeye
ya da göreceğimi zannettiğim bir zamanda göremeyince
daha derine saplanıyor o bıçak

acıta acıta


peki bunca acıtan bir şey
aynı zamanda nasıl bu kadar vazgeçilmez olabiliyor
bilmiyorum adam....

Bildiğim tek şey şu anda; kıyamıyorum adam sana....
Bir gün çatkapı çıkıp gelsem evine, kıyısına ilişiversem yatağının hafifçe;

sen usulca uzansan dizlerime ben daldırıp gözlerimi açık camdan gelen rüzgârla dans eden perdeye

saçlarını okşayarak

bilmediğin, bilmediğim dillerde; etnik şarkılar mırıldansam usulca... Bir zamanlar bir yerlerde kulağıma sıkça çalınıveripte ezberime takılıvermiş bölük pörçük sözleri ne diyor anlamadan döksem dudaklarımdan...

Uykunun derin boşluğuna kayarken sen ne kadar huzursuzluğun varsa biriktirdiğin süzsem yüreğimden ıpılık bir huzurla örtsem üstünü adam..
"uyuyanın üstüne kar yağar" derdi rahmetli babaannem...

Sen huzur battaniyenin altında nicedir uyumadığınca deliksiz uyurken
baksam baksam baksam
doya doya

hoş ezberim zaten yüzünün her kıvrımı her çizgisi ya-
yine de
ezber tazelesem iyiden iyiye...

sen daldığında uykunun en derinlerine sarsmadan yavaşça alıp başını yerleştirsem yastığına özenle,

sıyrılıp kalksam ilişiverdiğim köşeden,

eğilip usulca değdirsem dudaklarımı seninkilere tüy hafifliğinde -sadece değdirsem kıyamadan öpmeye bile-
ve çekip kapını ardımdan
-ses yapar endişesiyle kapatamayıp aralık bırakarak bir parça-çıksam, seni sarmaladığım huzurla bırakıp mışıl mışıl uykunda


dudaklarımda hala yalan yanlış uydurma sözlerle bilmediğim dillerde mırıldandığım etnik şarkılar kirpiklerimde asılı birer damla...



Üstüne örttüğüm huzur hücrelerine emilmiş olarak uyansan sen adam saatler sonra hiç olmadığınca esrik bir mutluluğa
-anlam veremeyerek kapının aralıklığına-

bana dair tek bir kare bile kalmamış olarak hafızanda...........



Hiç yorum yok: