30 Mart 2010 Salı

Jetlag oldum ben... Bi de yine kurgu bir deneme...

Şu saat uygulamaları değişiyor ya.
benim vücudumun biyolojik dengesinin itirazı var ona... Algılamıyor kolay kolay, jetlag oluyorum resmen yaaa.. Hani Allah muhafaza bir Amerikaya Avusturalyaya faaln gitmeye kalksam 1 ay kendime gelemeyeceğim sanki :P
Sabah saati kapatıp yeniden yumuşmuşum uykunun derin, karanlık ve ılık boşluğuna; uyandığımda servise binmek için çok geçti yazık ki. apar topar hazırlandık Büü bıraktı beni işe caponu okula, yolda da kaza vardı trafik felçti sinir harbiydi yaaaa
Kötü başladı ya hafta
illa stersli gidecek sank...
Neyse ben yine kurgu denemelerinden birini yazayım da gevşeyeyim bir parça...
Malum yazmak iyi geliyor ruhuma...





HİÇ KORKMADIĞIM KADAR....


Ben ilk defa korktum biliyor musun dün....
İlk defa fark ettim ki bu ilişkiyi taşımak beni zorladığından belki de on kat daha çok zorluyor seni
Ve sana yüklediğim bu yük ölesiye korkuttu beni. Parça pinçik bölündüm kendi içimde; bir yanım --hayat böyle bir şey işte, ölüm döşeğinde "ahh keşke" lerinin sayısı "oh iyi ki"lerinden fazla olmasın istiyorsa taşımalı, direnmeli derken, bir diğer yanım "haksızlık ediyorsun, taşımakta zorlandığını göre göre yüklemey nasıl devam edersin, seviyordun hani, sevmek yeri geldiği vakit vazgeçebilmeyi de bilmek değil midir ya" diyorken, ben kalmışım arafta bir o yanıma bakıyorum bir diğer yanıma... İşin acıklı tarafı ise her iki tarafıma da hak veriyor oluşum galiba.. Araftayım yani bak, hayatımda bir çok defa olduğum gibi tam orta noktada, ne orada ne burada tamı tamına arafta....
Hukukçu olma hayallerim vardı çocukluk yıllarımda biliyor musun, olmamışım iyi ki; nasıl da başarısız olurmuşum hale baksana. ne hayır gelirmiş ki kendi içindeki muhakemeyi çözümlemeyi beceremeyen bir hukukçudan?...
Her neyse dağıtmamalıyım konuyu...
Hani öyle bir imkan olsa, senin yüklendiğin ne varsa bu ilişkiye dair, alıp ben taşıyayım ve bitsin bu işkence... Lakin yok işte öyle bir şey hayatta. Herkes kendi yükünü taşımakla yükümlü ne yazık ki... Ama şu da bir gerçek ki -zaten ben sürükleyip getirmedim mi ilişkimizi buralara. Şimdi bir yükünü de alırsam omuzlarından sen diye bir şey kalmayacak ki ortada...
Ama şu gerçeğin açık ve net ayırdındayım ki...
Ben gitmezsem ya da "git" demezsem, sen yapmazsın, yapamazsın sevgili....
Yok yok, sakın yanlış anlama, ben vazgeçilmez olduğum ya da sen vazgeçemezsin asla demek istediğim için değil, yaparsın elbette, gidersin de vaz da geçersin ve hatta benden daha kolay yaparsın muhtemelen.
O değil sebep
Sebep sende araftasın en az benim kadar, sen de ne öylesin ne böyle biliyorum... Okusan sözcüklerimi "saçmalamışsın yine" der dudaklarından dökülen yüksek sesli kelime ama için "haklısın" der... Onu da biliyorum...

Sakın bir aşk, bir sevda masalı neden yük oluyor deme bana. Yük bizimki biliyorsun. Değiştirmenin bir yolu var mı?
Kimbilir belki..
ve hatta belki değil, mutlaka,
İnsanoğlu istemeyegörsün, neleri yapabilir; azim denen o kavram var ya....
Aslında biliyorsun istersem neler yapabileceğimi ve istemediğimi de biliyorsun, benim senin istemediğini bilişim gibi...
Olamaz mı zannediyorsun ikimizin birlikte bir geleceği? İçin için sende biliyorsun olabileceğini de kasıtlı oldurmadığımızı. Hayat yorgunluğu bu biraz da belki. Kolayından yaşamak hayatı, "bırak aksın kendi yatağında su gibi" felsefesi. Oysa sen de ben de biliyoruz hayatın öyle bir nehir gibi kendi yatağında akıp gitmediğini, o akışa insanın kendi talep, arzu ve çabalarıyla yön verdiğini; daha önceden kan ter içinde hazırladığın bir akış yatağının dahi biraz daha üstün bir çabayla bir başka yatağa doğru kaydırılabileceğini... İkimiz de ayırdındayız aslında biraz kazma kürek darbesiyle karşılıklı hayat akışlarımızın bir yatağa yönlendirilebilir olduğunun. Ama biz kolayı seçiyoruz, kendi yalnızlığımızda, belki de bizim için başkalarının hazırladığı yatakta akıtıp hayatlarımızı, hayatlarımız akar akar tükenirken izlemeyi...
Ama hadi madem akış yatağını değiştirmeden akacak bu hayatlar, o zaman sen kendi akışına ben kendiminkine de diyememek var ya... İşte bizim aşkımızı yük yapan da tam bu...
Ama ben sessizce, itirazsız taşıyıp giderken bu yükü bile bile, seve , isteye... Senin taşımakta zorlandığını hiç görememişim bunca zaman... Hem de ben. Senin bir bakışından içinden geçeni, bir nefes alış tonlamandan içinde bulunduğun halet-i ruhiyeyi, telefonu açışından yanında kim var onu bile anlayabilen ben, ilişkimizin yükünün sana ağır geldiğini
Anlayamamışım...
Özür dilerim sevgili....
Affet beni
Şimdi kalakaldığım arafta
ben
bu ilişkiye başladığımızdan bu yana
hiç korkmadığım kadar çok korkuyorum sevgili....

2 yorum:

duygu dedi ki...

çünkü sevgili aşk kabullenmeyi gerektirir bir anlamda... sorgulamadan yaşamayı yeri geldiğinde...
sen... tüm bencilliğinle ne bana akıtabiliyorsun yatağını ve korkaklığınla ne gidebiliyorsun akan başka hayatın yatağına...

yazmış ve yine dağıtmışsın beni yazgüneşim...

kalemine yüreğine bin sağlık....

Yazgüneşi dedi ki...

eh sen de yorumuna yazdığın bir cümleyle beni dağıttın tam olduk :)
teşekkür ederim güzel sözlerin ama ondan da öte beni anladığın için....
:)