3 Kasım 2009 Salı

Capon Balığı'na dair


Capon çok büyüdü...

Gerçekten

Ona ait bir defterim var yazdığım,

iş yazmaya geldimi normal tavrımın tam tersi gelenekçi davranıyorum,

e-posta yerine mektubu

blog yerine günlüğü tercih edişim bundan

Kendim içim yazdığım bir günlüğün yanısıra Caponum için de yazdığım bir tane var

buna sebep blogda çok geçmiyor yaptıklarımız ettiklerimiz

şu oldu bu oldular

Ama yine de zaman zaman yazasım geliyor...

Capon balığı çok nev-i şahsına münhasır bir çocuk...

(Hale bak yaa çocuk o artık, bebek değil ...!, sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim gitti)

Belki burcunun özelliği bilemiyorum

e biraz çocuk bencilliği de vardır elbet

istiyor ki odak olsun hep

o merkezde dursun dünya etrafında fır dönsün

annemle, büüyle, aygukla, (özge yoksa) özlemle, bir araya geldiğimizde diğer dost ve arkadaşlarımla sohbet şansı tanımıyor bana

arkadaşlarımla

bir süre sabretse de nihayetinde illa ki karışıyor lafa

pat pat pat koluna vurma huyu var dikkatimi çekene kadar

vurduğu süre zarfınca anne anne anne anne demeyi ihmal etmiyor elbette

Daha 8 aylıkken bilinçli olarak kullanmayı seçtiği kelimelerden birisi anne olduğunda tarifi imkansız bir mutluluk yaşattığında bana bir kaç sene sonra zaman zaman anne kelimesini duymayı istemeyeceksin ağzından deseler inanamazdım kesin...

Ama bazen o noktaya geliyoruz...
bu odak olma hevesini kişiliğine zarar vermeden yumuşatmaya çabalamak bazen ciddi yoruyor beni...

İnanılmaz geveze bir zilli kendisi

Enteresan !!!

Kime çektiyse :)

yok ailede öyle geveze birisi falan

ben?

hele ben

hiç alakası yok :))


bazen ciddi hayret ediyorum verdiği tepkilere sarf ettiği sözcüklere

en yakın örnek dünden geliyor aklıma

Babaanne ve halası anneanneye gelmişlerdi, ben Büü ve Capondan erken çıkıp kuaföre gitmiştim, oradan aradım hadi siz de çıkın beni yoldan alın diye

Ankara'nın kışı her yıl olduğu gibi bu yıl da yaptı yapacağını haince ve bir gecede geldi pat diye...
(depresif yazılarıma hazırlıklı olmak demek bu, kış eşittir depresyon ya genelde bana, neyse ayrı mevzuu bu)

Hava nasıl buz, cehennem soğuğu modeli (evet biliyorum alışıldık tabir cehennem sıcağıdır, bu deyimi bu şekilde kullanmamın bir öyküsü var, yazarım bir gün)

biraz geciktiler, capon çıkarken mont giymek istememiş ağlamış, ödün vermemiş Büü giydirip oturtmuş araba koltuğuna beni yoldan yarı donmuş bir halde topladıklarında hala ağlıyordu, anneannenin apartmanının önünde park edeceğimiz ana kadar devam etti, tam ineceğimiz sırada içini çeke çeke

"babam söylediklerini tekrarlamasın ama (bana anlattı ya caponun niye ağladığını) çok şaşırırlar onlar"

gülesim geldi

bizim cadı gurur yapmış ona ağlarmış meğer daha çok

hani yanlış yaptığını biliyor, anlatılırsa madara olacak, karizma çizilecek:) hoş değil...

e dedim tamam bu bizim aramızda bir sır olarak kalsın

sen ben ve baba bilelim

ama bir daha yapma

şimdi sorarlarsa neden şiş ve kırmızı gözlerin diye, uykusu geldi esnedi deriz..

(mükemmel anne örneği :) çocuğa mantıklı yalan söylemek öğretilir itinayla .. hey Allahım bazen kaş yapayım derken göz mü çıkartıyorum ne?)


neyse girdik anneanneye harala gürele, hoşgeldin beş gittin vs.

Bir süre sonra caponla Büü yanyana oturuyorlar

sessizce bir şey dedi zilli babasına

Büü kahkaha attı içten içten

nooldu dedim sonra dedi

sonra çaktırmadan anlattı ki

bizimki sessizce demiş ki:

nasılda kimse bir şey anlamadı

evet demiş büü sus çaktırma

bizimki bi duralamış

ama demiş ben bir şeyi unuttum

esneyecektim...


e yuh


Büü'nün cingöz anası kılıklı dediği doğru mu ne?.....

Hiç yorum yok: